Göz altlarınızdaki mor halkalar, aniden yüzünüzde beliren sivilceler, ince
kırışıklıklar, genişlemiş gözenekler... Porselen pürüzsüzlüğünde bir ciltle
aranıza giren bütün engelleri aşmanın yolları var...
Yetişkinlik
Aknesi
Canavar sivilceler bir anda, hem de mümkün olabilecek en berbat
ve uygunsuz zamanlarda ortaya çıkıyor. Bu, yetişkin kadınlar için tam bir sürpriz
(özellikle de büyüme çağında hiç akne problemiyle karşılaşmamış olanlar
için)
Araştırmalar, yaşları 25 ile 49 arasında değişen kadınların yüzde yetmişinin akne
sorunuyla karşılaştığını gösteriyor. Bu durumda yapılabilecek en iyi şey - ne
kadar baştan çıkarıcı olursa olsun - ona hiç dokunmamak veya kurutucu ürünler
kullanmamak. Çünkü 20'li yaşları geçtikten sonra, kadınlar sivilcelerle savaşmak için
çok daha yumuşak ürünlere ihtiyaç duyuyor. Sorunlu bölgeye sivilce kremi sürmek
yerine, yüzünüzü günde iki defa yüzde beş şahsilik asit içeren bir
temizleyiciyle yıkamaya başlayın.Böylece gözeneklerin açılmasını ve kızarıklığın
azalmasını sağlarsınız.
Yıkadıktan sonra, cildinizin kuruması için
yaklaşık beş dakika bekleyin. Ardından, sivilceye neden olan bakteriyi öldürmek
için, sabah ve akşam birer defa yüzde iki şahsilik asit veya yüzde 7-10 benzol
peroksid içeren tedavi edici bir krem sürün (antibakteriyel bir losyon, sülfür
içeren bir losyon ya da maske de kullanabilirsiniz). Bu ürünleri asla günde iki
defadan fazla uygulamayın. Yoksa sivilcenin üstünün kabuk tutmasına, iyileşme
sürecinin yavaşlamasına ve haftalar boyunca geçmeyen bir kızarıklığa neden
olursunuz. En önemli konuya gelirsek; dermatologlar, sivilcenizi kesinlikle
sıkmamanız ve hatta ellememeniz gerektiğini söylüyorlar. Dermatolog Dr. Ayşegül
Saltat, "Yetişkin sivilcesi, cilt yüzeyinden çok aşağılarda oluşur ve hemen
hemen hiçbir zaman uç vermez. Bu yüzden, sıkmak daha fazla şişmesine neden
olur," diyor. Stanford Üniversitesi'nden Prof. Dr. Katie Rodan ise bu bölgeye
birkaç gün boyunca retinol sürmemek gerektiğini belirtiyor - yani eğer normal
cilt bakım rutininizde retinol içeren kremler varsa, birkaç gün mola
vermelisiniz. "Bu kremlerin direkt olarak akneye temas etmesi kızarıklığı
artırır."
Kızarıklık
Ciltteki kızarıklıkların ve düzensiz
cilt renginin birçok nedeni olabilir. Esas önemli olan, sorunun neden
kaynaklandığını bulmaktır. Eğer retinol ve glikolik asit içeren anti-aging
kremleri kullanıyor ve sorunun bu aktif maddelerden kaynaklandığından
şüpheleniyorsanız, bir süre normal bir nemlendirici kullanın. Yüzünüzdeki parça
parça kızarıklıklar bu süre içinde geçerse, cildinizi tahriş eden şeyi buldunuz
demektir. Mutlaka anti-aging etkili bir ürün kullanmanız gerekiyorsa, C vitamini
ve üzüm çekirdeği özü içeren ürünleri tercih edin. Bunlar hem etkili, hem de
retinol ve glikolik asite oranla daha yumuşak maddelerdir. Eğer kızarıklıklar
ağda veya kimyasal peeling yüzünden oluşuyorsa, reçetesiz satılan ve düşük
konsantrasyonlarda kortizon içeren kremlerle durumu hafifletebilirsiniz (ama
sadece cildinizin çatlamış bölümlerine uygulamalısınız). Dermatologunuzdan,
bilhassa kimyasal peeling sonrası uygulanmak üzere tasarlanmış antioksidanlar ve
buğday özü içeren kremler önermesini isteyebilirsiniz. Kızarıklıklar, kılcal
damarların cilt yüzeyine yakın olmasından da kaynaklanabilir. Ve baharatlı
yiyecekler, soğuk hava, güneş, alkol gibi etkenler, damarların genişlemesine
neden olarak bu durumu tetikleyebilir. Kesin çözüm istiyorsanız, birkaç seanslık
lazer tedavisi ile bu damarlardan tamamen kurtulabilirsiniz.
YAĞLI
CİLT
Kadınların en önemli
cilt problemlerinden biri de T bölgelerinin, yüzlerinin diğer bölgelerine göre
daha fazla yağ üretmesidir. Eğer fazla yağı çok güçlü eksfoliantlarla yok etmeyi
düşünüyorsanız, bunun pek akıllıca olmadığını belirtelim. Cildiniz buna iki
şekilde tepki verir ki, her ikisi de istenilen durumlar değildir; Ya isyan
ederek yağ üretimini artıracaktır ya da Ağustos ayında susuz kalmış toprak gibi
kuruyup çölleşecektir. Bu yüzden, T bölgesi savaşının çok daha akıllıca
planlanması gerekiyor. İşe cildinizi günde iki defa yumuşak ve sabun içermeyen
bir temizleyici ürünle yıkayarak başlayın. Ve ne kadar baştan çıkarıcı olursa
olsun, kesinlikle alkol içeren bir tonik kullanmayın. Birçok insan, yüzlerinde
yarattığı ferahlatıcı hisse aldanarak, bu toniklerin yağlanmayı azalttığını
düşünür. Ama alkol içeren ürünlerin kurutucu etkisi vardır.
Haftada birkaç
defa, yüzde beşten daha düşük oranlarda benzol peroksid veya sülfür içeren
kurutucu bir losyon veya maske uygulayın. Kozmetik ürünlerinizi dikkatlice
inceleyin ve aralarında yağ içerenler varsa, onlardan hemen kurtulun. Yağlı bir
ciltle savaşmanın en iyi yolu, allıktan fondötene kadar tüm makyaj ürünlerinde
yağ içermeyen formülleri tercih etmektir. Aslında bu ayıklamayı yapmak son
derece basit; kullandığınız kozmetik ürünün üstünde 'oil free' yazmıyorsa,
içinde yağ var demektir.
GENİŞ GÖZENEKLER
Aynaya baktığınızda,
cildinizdeki deliklerde minyatür golf oynanabileceğini hayal ediyorsanız, yalnız
değilsiniz. Bir araştırmaya göre, kadınların yüzdel8'i genişlemiş
gözeneklerden muzdarip ve yüzde 10'u bunu önemli bir cilt problemi olarak
görüyor. Gözeneklerinizin boyutları DNA'nızda yazılı olduğuna göre, yapmanız
gereken ilk iş onları küçülteceklerini iddia eden spa sahiplerini dinlememek
olmalı, iyi haber şu ki, gözeneklerinizi basit önlemlerle kontrol altında
tutabilirsiniz. Keratin ve gözenekleri tıkayan yağ, ciltte birikerek siyah
noktalara neden olabilir. Bu yüzden, yapabileceğiniz en etkili şey
gözeneklerinizi ve dolayısıyla cildinizi mümkün olduğunca temiz tutmaktır -
aslında akneli cildi kontrol altında tutmak için uygulamanız gereken bakım
rutiniyle hemen hemen aynı. Şahsilik asit, retinol, alfa hidroksi asitler gibi
cildi ölü hücrelerden arındıran maddeler, gözeneklerin görünümünü
hafifletir.
Kamuflaj için genişlemiş gözenekleri önce yukarıda saydığımız
aktif maddelerden birini içeren bir nemlendiriciyle doldurun, sonra da fondöten
sürün. Böylece, gün içinde fondöteniniz çıktığında, içleri pigmentlerle dolu
minik havuzlarla baş başa kalmazsınız.
PUL PUL
KURULUK
Cildinizin gerginliğinden ve pul pul dökülmesinden
şikayetçiyse-niz, sizi hemen rahatlatalım. Eğer doğru temizleyici ve eksfoliantı
kullanır, ardından da cildinizi nemlendiriciyle beslerseniz, sorunlarınız
yaklaşık bir hafta sonra düzelir.
Yüzünüzü krem formunda bir temizleyiciyle
temizledikten sonra ılık suyla yıkayın (sıcak su cildinizdeki nemi alır ve sizi
daha da kuru bir ciltle baş başa bırakır). Ardından, cildiniz henüz nemliyken,
gliserin içeren yoğun bir nemlendirici sürün. Gliserin, suyun buharlaşmasını
önleyerek cildin nemini korumasına yardımcı olur. Eğer bu yeterli gelmezse,
nemlendiricinin altına hyalüronik asit içeren bir serum sürün. Bu serumlar, çok
hafif dokulu oldukları için cildin nem tutuma kapasitesini artırırlar.
Cildinizin kuru olması, onu ölü derilerden arındırmayacağınız anlamına gelmez.
Cilt üzerinde biriken ölü hücreler - kuru ciltlerde bu probleme daha sık
rastlanır - gözenekleri tıkayarak kremlerdeki nemin absorbe edilmesini engeller
ve kuruluğu daha da artırır. Ama mutlaka hassas ciltler için tasarlanmış bir
eksfoliant kullanın. Bu arada, alkol ve çamur gibi kurutucu maddeler içeren
ürünlerden de kesinlikle uzak durmalısınız.
HASSAS CİLT
Evet,
herkes kendini hassas bir insan olarak tanımlamak ister, ama cilt söz konusu
olduğunda bu durum pek de iç açıcı değildir. Amerika'nın en ünlü dermatologu
Patricia Wexler, kadınların yüzde
(iö'inin hassas cilde sahip olduklarını düşündüğünü, ama bir kısmının bu konuda
yanıldığını söylüyor. "Bu kadınların dörtte birinin cildi, aynı
anda çok sayıda ürün kullandıkları için reaksiyon veriyor. Yani şikayetlerinin
hassas bir cilde sahip olmalarıyla alakası yok." Gerçekten hassas ciltler,
kremlerin içinde bulunan parfümlere, koruyuculara ve retinol, AHA, C vitamini ve
bitkisel özler gibi anti-aging maddelere karşı ya çok düşük ya da sıfır
toleransa sahipler. Wexler, yeni bir kozmetik ürün satın alırken, kremi önce
boynunuzun genişçe bir bölümünde denemenizi öneriyor. "Eğer cildiniz 3-4 gün
içinde reaksiyon vermezse, kremi kullanmanızda bir sakınca yok demektir. Ama
genel birkaç kural söylemek gerekirse; hassas bir cilde sahipseniz, 12'den fazla
madde içeren ürünlerden ve parfümden uzak durun. Kremin içindeki malzeme sayısı
arttıkça, cildinizin tepki verme olasılığı da artar."
Cilt bakım
rutininizi temizleme losyonu, nemlendirici ve PABA içermeyen (zinc oxide ve
titanyum dioxide içeren koruyucular, hassas ciltler için daha uygundur) bir
güneşten koruyucuyla sınırlamanız en doğrusu. Akne ve anti-aging tedavileri
iritasyona neden olabileceğinden, bu uygulamaları haftada sadece bir geceyle
sınırlamakta fayda var. Eğer ürün yine de reaksiyona neden oluyorsa, bir parça
nemlendiriciyle karıştırarak uygulayın (böylece aktif maddenin konsantrasyonunu
düşürmüş olursunuz). Cildiniz gerçekten çok hassas-sa, yıkadıktan sonra hemen
nemlendirici uygulamak yerine beş dakika bekleyin. Wexler, "Cilt nemliyken,
iritasyona neden olabilecek maddelere karşı daha hassas olur,"
diyor.
GÜNEŞTEN ZARAR GÖRMÜŞ CİLT
Yanaklardaki birkaç küçük çil
sevimli görünebilir. Ama yüzünüzün orasına burasına, hatta her yerine yayılmış
yaşlılık lekeleri, yaşadığınız özensiz hayatın ve güneşin altında geçirdiğiniz
sorumsuz saatlerin bir göstergesi gibidir. Bu kahverengi lekeler, yaş, hormonlar
ve güneş ısınlarının tetiklemesi sonucu, cildin fazla miktarda me-lanin üretmesi
nedeniyle oluşur. Neyse ki zamanı pahalı lazer tedavilerine başvurmadan geri
döndürmek mümkün (en azından kısmen).
Kahverengi lekelerin görünümünü,
beyazlatıcı etkisi olan hydro-quinone veya kojik asit gibi aktif maddeler içeren
bir serum veya kremle hafifletebilirsiniz. Fakat ürünü bütün cilde kalın bir
katman halinde uygulamanız çok önemli; sadece lekelerin üzerine sürerseniz durum
daha da kötüleşebilir. Lekelerin çevresinde oluşabilecek beyaz hare, en az hiper
pigmentasyon kadar rahatsız edicidir.
Alfa hidroksi asitler de üst
katmanlardaki deriyi soyarak kahverengi lekelerin hafiflemesine yardımcı olur.
Pigmentasyon lekelerini kontrol altında tutmak kolay olmasa da, imkansız
değildir. Bunun için düzenli olarak leke açıcı bir ürün ve minimum SPF 20
faktörlü bir güneşten koruyucu kullanmalısınız.
TIKANMIŞ
GÖZENEKLER
ilk gençlik yıllarıyla özdeşleştirilen siyah noktalar,
maalesef 25-34 yaş arasındaki kadınların yüzde 41'ini etkiyen bir
problem. Bilmeniz gereken ilk şey, onların temizlenmesi gereken basit kirlerden
ibaret olmadığıdır. Siyah noktalar, ciltteki yağ tarafından üretilen maddelerin
okside olmuş halidir - aynı gümüşün havayla temas ettiğinde kararması gibi.
öncelikle gözeneklerin tıkanmasını engellemelisiniz. Wexler, "Bazı
nemlendiriciler, pomatlar ve fondötenler, yağ içerdikleri için siyah nokta
sorununu artırabilirler," diyor. Yüzünüzü, günde iki defa köpüklü bir
temizleyiciyle yıkayın. Böylece cildin fazla yağ üretmesini engellersiniz.
Kurutucu etkisi olduğundan ve yağ üretimini tetiklediği için tonik kullanmayın.
Gece yatmadan önce gözeneklerin tıkanmasını önleyecek bir akne ilacı sürün - en
etkilileri salisilik asit içerenlerdir. Varolan gözeneklerin açılmasına yardımcı
olurken, yenilerin oluşumunu engellerler. Eğer istediğiniz sonuçlan elde
edemiyorsanız ve cildinizde iritasyon oluşmamışsa, tedaviyi sabah ve akşam olmak
üzere günde iki defaya çıkarabilirsiniz.
İNCE ÇİZGİLER
Geçmişi
silmek mümkün değilse de izlerini hafifletmek mümkün, öncelikle, ince çizgilerin
görünümünü azaltmak ve cildi ölü hücrelerden arındırmak için yüzünüzü her gün
glikolik veya salisilik asit içeren bir ürünle temizleyin. Ardından, anti-aging
etkisi olan bir krem kullanın. Bu kremlerin gündüz için tasarlanmış olanları,
cildi çevresel faktörlerin etkilerinden koruyan antioksidanlar ve en az 15 SPF
güneşten koruyucu içermelidir (20'li yaşların sonunda görülen erken yaşlanma
belirtilerinin yüzde 60'ı güneşe bağlıdır). Geceleri, retinol içeren kremleri
tercih edin. Bilimsel araştırmalar, bu kremlerin cildin kolajen sentezini
artırdığını gösteriyor. Eğer hassas bir cilde sahipseniz, aktif madde olarak
retinol yerine kinetin ve bakır içeren ürünleri tercih edebilirsiniz. Ama ne
kullanırsanız kullanın, etkilerini görmek için en az altı ay beklemelisiniz. Bu
süre zarfında, özellikle yanak ve göz çevresindeki ince kırışıklıkların görünümü
hafifleyecektir.
CANSIZ VE DONUK CİLT
Işıltı çok sübjektif bir
kavram. Sonuçta cildinizin ne kadar ışıldadığını ölçecek bir 'ışıldak-metre'
yok. Ama bu herkesin onun peşinde koşmasını engellemiyor. Dermatologlar, cildin
kutsal kitabı için son derece önemli olan ve her gün mutlaka uygulamanız gereken
iki kural olduğunu söylüyor. Bunlardan ilki, minimum SPF 15 koruma faktörlü bir
güneşten koruyucu kullanmak. Bir parça güneşlenmek cildin sağlıklı görünmesini
sağlasa da, güneş ışınları uzun vadede cildin cansızlaşmasının başlıca nedeni,
ikinci kural, cildi ölü hücrelerden arındırmak. Retinol, glikolik asit gibi
kimyasallar ve granül parçacıklar içeren mekanik eksfoliantlar
kullanabilirsiniz. Cildi ölü tabakasından arındırmak bir miktar iritasyona neden
olsa da, sonuçta daha canlı ve sağlıklı bir görüntü elde
edersiniz.
MOR HALKALAR
Keşke göz altındaki mor halkalar da
tıpkı akan rimeller gibi te-mizlenebilseydi. Maalesef DNA rimele kıyasla hayli
inatçı! Ve evet, çatlamış kılcal damarlarınızdan ve hiper pigmentasyondan
kaynaklanan bu morluklardan anne ve babanızı sorumlu tutabilirsiniz. Kremlerin
göz altı morlukları üzerinde pek bir etkileri yok. Ama eğer savaş açma hakkınızı
kullanmak istiyorsanız, aramanız gereken iki aktif madde var; retinol (deriyi
kalınlaştırıcı etkisi sayesinde koyuluğun daha az görünmesini sağlar) ve K
vitamini (açılmış kılcal damarlara bağlı renk değişikliklerini hafifletir). Bu
arada kapatıcıları da es geçmeyin. Yoğun, krem dokulu bir ürün seçin ve ince
tabakalar halinde sürün. Küçük, düz bir fırça ile kapatıcıyı sadece koyu
bölgelerin üzerine bastınn. Sonra temiz, nemli bir süngerle kapatıcının üzerine
hafifçe toz pudra sürün - büyütücü bir ayna kullanarak çizgilerin ve
kınşıklıkların içine pudra sürmediğinizden emin olun. Eh, genetik bilimi bu
derde çare buluncaya kadar artık bunlarla idare edeceksiniz.
GÖZ ALTI
TORBALARI
Uykusuzluk, iş yerindeki bütün veriminizi düşürmekle kalmaz,
aynı zamanda kanınızdaki kortizol oranının yükselmesine ve cildinizin su
tutmasına neden olur. özellikle geç yattığınız gecelerde, yatağa girmeden önce
koca bir bardak su için. Bu, vücudunuzdaki tuz oranını ve dolayısıyla şişkinliği
azaltacaktır. Başınızın yüksekte olmasını sağlayacak kalın bir yastık kullanın
ki, sıvılann göz altında birikmesini engelleyin. Tüm bunlara rağmen, sabah
kalktığınızda yine göz altlarınızda şişlik hissederseniz, poşet çayları sıcak
suya koyup, buzlukta soğutun. Siyah çay, şişkinliğin azalmasını sağlayan bir
madde içerir. Son olarak, kafein - su toplaması ile savaşır - içeren bir göz
kremi kullanın.
HEM YAĞLI HEM KURU
Birçok dermatolog, karma
cildi pazarlama teknolojisinin bir zaferi olarak görüyor. Yağlı bir alna ve pul
pul olmuş yanak bölgesine sahip olan kadınlar içinse bu gerçek bir sorun.
Çözüm: T bölgesindeki bölgeye yağlı cilt için, kuru bölgelere ise kuru cilt için
önerdiğimiz bakımları uygulayın. Yanaklan ve göz çevresini köpüklü bir
temizleyiciyle yıkayıp, nemlendiriciyle besleyin (veya bütün yüz için yağ
içermeyen bir formül kullanın ve gereken bölgelere daha yoğun sürün). Aynca,
yağlı cildin durumunu düzeltecek maddelerin (benzol perok-sid, salisilik asit)
kuru bölgelere değmemesine özen gösterin.
NE ZAMAN DERMATOLOGA
BAŞVURMALI?
1. Omzunuzdaki ben eskisinden daha büyük görünüyor.
Araştırmalar, Amerika'da her yıl yaklaşık 10.000 kişinin cilt kanserinden
öldüğünü gösteriyor. Bu, erken safhada fark edildiğinde yüzde yirmi iyileşme
olasılığı olan bir kanser türü için oldukça korkutucu bir rakam. Kanserli
oluşumlar sırtta, saç ve ayak parmaklarının arası gibi görünmesi zor yerlerde
bulunabileceğinden, her sene check-up yaptırmak son derece önemli. Bütün cilt
kanserleri cildin üst bölümünde başlar. Bu noktada hem gözle görülebilirler, hem
de henüz zararsızdırlar. Bu yüzden, yayılmadan önce tedavi edilmeleri
gerekir.
2. Yüzünüzdeki sivilcenin hemen yok olmasını istiyorsunuz.
Yaklaşan önemli bir gün, bir toplantı veya bir davet söz konusuysa - ve sabır
seçeneklerden biri değilse - dermatolog ofisinde yaptıracağınız düşük dozlu bir
kortizon iğnesi, şişliği ve kızarıklığı hemen yok edecektir. Wexler, "Normalde
iyileşmesi 3-4 hafta sürecek bir sivilce, iğne yapıldıktan birkaç saat sonra
neredeyse tamamen yok olabiliyor. En kötü ihtimalle, iyileşme süreci yüzde elli
oranında hızlanıyor," diyor. "Genelde ertesi gün sivilceden eser kalmıyor. Ama
daha da önemlisi, sivilcenin koyu renk leke veya iz bırakma riski de büyük
ölçüde azalıyor.
3. Cildiniz kızarıyor ve öyle kalıyor. Kırmızı şarap -
hatta baharatlı yiyecekler, egzersiz ve sıcak suyla yapılan duşlar - durumu daha
da kötü yapıyor. Belirtileri kronik yüz kızarması, hassas cilt ve akne ile
karıştırabileceğinden, Rosea denen bu durumun teşhis edilmesi çok kolay değil.
Tam bir tedavisi olmasa da, antibiyotik, reçeteli kremler ve lazer ile
belirtiler belirgin ölçüde azaltılabiliyor.
4. Cildiniz kurudan yağlıya
doğru 180 derecelik bir dönüş yaptı. Kuru ciltlerde akne görülmesi, yağlı cildin
kuruyarak pul pul olması veya normal bir cildin birdenbire hassaslaşması mümkün.
Birçok kadın, 20'li yaşlardan
30'lara geçerken cildinde belirgin değişiklikler fark ediyor. Wexler, "30'lu
yaşlarında, hamilelik veya doğum kontrol hapları yüzünden birdenbire sivilce
sorunuyla karşılaşan hastalarım oluyor," diyor. Bir dermatolog, sorununuzun
kaynağını bularak size gerekli tedaviyi önerecektir.
5. Bacaklarınızdaki
kılcal damarlar örümcek ağına döndü. Otob-ronzanlar, ince kılcal damarları
kapatabilir. Dermatologunuza yapacağınız kısa ziyaretler ise onlardan tamamen
kurtulmanızı sağlar. Damarların bulunduğu bölgeye yapılacak bir enjeksiyon, hem
ince kılcal damarları, hem de varisleri yok eder. Ama 3-4 seans tedavi görmeli
ve bir süre varis çorabı kullanmak zorundasınız. Bazı kılcal damarları lazerle
tedavi etmek de mümkün. Fakat bacak-lardaki damarlar derinde olduğu için, lazer
daha çok cilde yakın damarlarda işe yarıyor.
Kaynak: Bazaar Dergisi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder