Gonore (Bel Soğukluğu) nedir?
Gonore cinsel yolla bulaşan yaygın hastalıklardan biridir. Etkeni Neisseria gonorrhoeae olup özellikle üreme sisteminin serviks (rahimağzı), rahim, tüpler ve üretra (idrar yolları) gibi sıcak ve nemli bölgelerinde kolayca çoğalabilmektedir. Ayrıca ağız, boğaz, göz ve anüs bölgelerinde de saptanabilmektedir.
Gonore; penis, vajina, ağız ve anüs temasıyla bulaşabilmektedir. Bakterinin bulaşabilmesi için boşalma gerekmemektedir. Hastalığın anal veya oral yolla da bulaşabilmesi nedeniyle homoseksüel ilişkilerde de taşınması söz konusudur. Gonore hastaları partnerleri ile birlikte tedavi edilmezse hastalık tekrar bulaşabilmektedir. Ayrıca hastalık; hamile anneden çocuğa vajinal doğum sırasında geçebilmektedir. Ek olarak, Neisseria gonorrhoeae’nin tuvalet kağıdında 3 saat, klozet kenarında ve havluda 24 saate yakın yaşayabildiği de bildirilmiştir.
Erkek genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık %10’unda hiçbir belirti gözlenmemektedir. Ancak, bazı erkeklerde semptomlar, bulaşma sonrası 2-5 gün içinde belirgin hale gelebilirken bu süre 30 günü de bulabilmektedir.
Klinik Bulgular:
Erkekler:
- Bazı hastalarda semptom görülmemektedir.
- İdrarda yanma
- Penisten beyaz, sarı veya yeşil akıntı
- Testislerin şişmesi ve ağrıması
Kadınlar:
- Çoğu hastada semptom görülmemektedir.
- Vajinal akıntıda artma
- İdrarda yanma ve ağrı
- Adet dönemleri arasında kanama
Kadın genital bölge enfeksiyonlarının yaklaşık %50’sinde belirti gözlenmemekte veya hafif seyretmektedir.Semptomların gözlendiği vakalarda bile gonore belirgin olarak teşhis edilememektedir. Gonore taşıyan kadınlarda semptomlar gözlenmese de ciddi komplikasyon (yan etki) riskleri bulunmaktadır.
Anal bölge enfeksiyonlarında semptom gözlenmeyebilmekte ya da anal kaşıntı, ağrı, kanama ve ağrılı bağırsak hareketleri gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca boğaz bölgesindeki enfeksiyonlarda semptom gözlenmezken bazı vakalarda ağrı olabilmektedir.
Anal bölge enfeksiyonlarında semptom gözlenmeyebilmekte ya da anal kaşıntı, ağrı, kanama ve ağrılı bağırsak hareketleri gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca boğaz bölgesindeki enfeksiyonlarda semptom gözlenmezken bazı vakalarda ağrı olabilmektedir.
Gonore ABD’de ikinci sıklıkta gözlenen cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Ayrıca ABD’de 2007 yılında belirlenen vakaların 355.991’inde gonore saptanmasına karşın CDC (Center for Disease Control) bu sayının 700.000 civarında olduğunu tahmin etmektedir. İstanbul’da 1999 yılında, idrar yolu enfeksiyonu semptomları gösteren 192 erkek hastanın üzerinde yapılmış bir araştırmada; hastaların %9,4’ünde gonore saptanmıştır. Böylece gonorenin idrar yolu enfeksiyonlarında sıklıkla gözlenen bir organizma olduğu gösterilmiştir.3
Tedavi edilmeyen gonore, kadınlarda ve erkeklerde çok ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir.
Kadınlarda genellikle pelvik inflamatuar hastalığa (PID) yol açmakta olup ABD’de her yıl 1 milyon PID hastası belirlenmektedir. PID; tüplere zarar veren, infertiliteye (kısırlık) veya dış gebeliğe neden olan bir hastalıktır. PID; çok hafif seyredebileceği gibi ateş ve karın ağrısı gibi ciddi semptomlara da neden olabilmektedir. PID rahim ağzından başlayarak, kadın genital organlarında enfeksiyona neden olmakta ve uzun dönemde kronik pelvik ağrıya dönüşmektedir.
Erkeklerde ise gonore epididimitise neden olmaktadır. Epididimitis; spermleri testislerden üretraya (idrar kanalı) taşıyan epididimis adı verilen organın enfeksiyonu olup tedavi edilmediğinde kısırlığa yol açabilmektedir.
Gonore kan veya eklemlere yayılabilmekte ve hayatı tehdit eden bir hastalık haline gelebilmektedir. Ayrıca gonore hastalığı, hastanın HIV ile infekte olma olasılığını arttırmaktadır.
Gonore taşıyan hamile kadınlarda, doğum esnasında bebeğe bakteri bulaşabilmektedir. Bu durum bebekte; körlüğe, eklem veya kan enfeksiyonuna neden olabildiğinden enfeksiyon saptanan vakalarda tedaviye başlanarak komplikasyon riskinin azaltılması hedeflenmektedir.
Erkeklerde ise gonore epididimitise neden olmaktadır. Epididimitis; spermleri testislerden üretraya (idrar kanalı) taşıyan epididimis adı verilen organın enfeksiyonu olup tedavi edilmediğinde kısırlığa yol açabilmektedir.
Gonore kan veya eklemlere yayılabilmekte ve hayatı tehdit eden bir hastalık haline gelebilmektedir. Ayrıca gonore hastalığı, hastanın HIV ile infekte olma olasılığını arttırmaktadır.
Gonore taşıyan hamile kadınlarda, doğum esnasında bebeğe bakteri bulaşabilmektedir. Bu durum bebekte; körlüğe, eklem veya kan enfeksiyonuna neden olabildiğinden enfeksiyon saptanan vakalarda tedaviye başlanarak komplikasyon riskinin azaltılması hedeflenmektedir.
Serviks (rahim ağzı), üretra (idrar yolu), anüs veya boğaz bölgesinden alınan örneklerle çeşitli laboratuar testleri yapılmaktadır. Bu testlerden en yaygınları; kültür çalışması, mikroskopi, enzim immunoassay (ELIZA) ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR)’dur. Bu metodlar arasında PCR; gonorenin tespiti için en güvenilir (altın standard) metot olarak gösterilmektedir.
Gonore varlığının erken teşhisi erken tedaviye ve oluşabilecek kısırlık gibi pekçok komplikasyonun önlenmesine olanak sağlamaktadır. Ayrıca, alınacak koruyucu önlemlerle hastalığın diğer bireylere yayılmasını engellemek mümkün olabilmektedir. . Söz konusu tanı metotları arasında PCR testi en yüksek duyarlılığa (%95-100) sahipken; klasik metotlarda bu oran %38-50 düzeylerindedir. Bu nedenle PCR metodu kullanılmadığında, gonore hastalarının yaklaşık %45’ine yanlış/yetersiz tanı konulması söz konusu olabilmektedir. Kadın ve erkeklerden; servikal (rahim ağzı) ve üretral (idrar yolu) bölgeden alınan örneklerin çalışıldığı bir araştırmada; PCR, mikroskopi ve kültür metotlarının karşılaştırması yapılmış ve alınan sonuçlar Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 1. PCR, mikroskopi ve kültür metodunun karşılaştırılması
Test yöntemi
|
Örnekler
|
Sensitivite
|
Mikroskopi
|
serviks/üretra
|
%38,5 (10/26)
|
Kültür yöntemi
|
serviks/üretra
|
%34,6 (9/26)
|
PCR
|
serviks/üretra
|
%100 (26/26)
|
Mikroskopi yöntemi: Genellikle gram boyamanın kullanıldığı mikroskopi yöntemi ucuz ve hızlı olması nedeniyle tercih edilmektedir. Mikroskopi yönteminin duyarlılığı; semptomatik gonokokal üretritte %95 civarındayken, asemptomatik gonokokal üretritte, servikal ve rektal infeksiyonlarda %50’ye kadar düşmektedir. Literatürde Mikroskopi yönteminin duyarlılılığının %38,5 civarında olduğu bilinmektedir. Ayrıca patojenik olmayan Neisseria türlerinin de bulunabilmesi nedeniyle tanının mikroskopik bulgularla sınırlandırılmaması önerilmektedir.
Kültür yöntemi: Seçici kültür besiyerlerinin kullanıldığı kültür yöntemi, ucuz olması nedeniyle tercih edilmekle beraber; kontaminasyon probleminden dolayı, gonorenin çoğalmasında ve saptanmasında sorunlar yaşanmaktadır. Tablo 1’de gösterilen sonuçlar, duyarlılığı %34,6 olarak bildirilen kültür yönteminin hastalığı teşhis edilmesinde yetersiz kaldığını göstermektedr.
ELIZA testi: ELIZA testi, ucuz olması nedeniyle tercih edilmektedir. Temelde test; vücudun gonoreye karşı ürettiği antikorların saptanması prensibi ile çalıştığından analizin yapılabilmesi için pencere dönemi denilen bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Gonorenin inkübasyon periyodunun 2-30 gün olduğu düşünüldüğünde, hastalığın erken dönem tespiti için ELIZA testi uygun olmamaktadır. Ayrıca bu testin duyarlılığı üzerinde yapılan bir çalışmada, servikal gonore hastalarının %50’sini doğru belirleyebildiği ve %50’sine yalancı negatif sonuç verdiği bildirmiştir.
N. Gonore DNA PCR: Teşhis için sadece gonorenin DNA’sını hedefleyen PCR metodu, Tablo 1’de de gösterildiği gibi en yüksek duyarlılığa (%100) sahip olup erken tanıya olanak sağlamaktadır. Bu nedenle PCR; gonorenin saptanması için en güvenilir (altın standard) metot olarak gösterilmekte5 ve tanın doğrulanması amacıyla da kullanılmaktadır.
Gonore hastası olduğunuz teşhis edildiğinde doktorunuz sizi antibiyotik tedavisine alacaktırAncak, tüm hastalıklarda olduğu gibi gonorenin de erken tanısı çok önemlidir. Geç dönemde teşhis edilen vakalarda hastalığın genital organlarda bıraktığı zarar geri döndürülememektedir. Tedavi için önerilen ilaçlar düzenli biçimde kullanılmalı ve enfeksiyon taşıyan partnerle tekrar cinsel ilişkiye girilmemelidir. Partnerinizin de en kısa zamanda test yaptırması ve hastalığın saptanması durumunda tedaviye başlanması gerekmektedir (son iki ay içesinde birlikte olduğunuz partner/ler ya da son cinsel ilişkinizin üzerinden 2 aydan fazla süre geçmiş ise son partner).
Eğer partnerinizde gonore saptanırsa, vakit kaybetmeden yapılacak bir tedavi planlaması o kişide kısırlık gibi olumsuz riskleri azaltacak ve partnerinizle tekrar birlikte olursanız sizin yeniden enfekte olmanızı engelleyecektir (Tedavi edildikten sonra tekrar gonore bulaşması mümkündür, çünkü tedavi edilmiş olmanız bağışıklık kazandığınız anlamına gelmemektedir).
Bel soğukluğundan korunmak tedavi olmaktan daha mantıklı bir yoldur ve enfeksiyonu tam olarak önlemenin tek yolu tek eşli yaşamdır. Eğer farklı bir partnerle birlikte olacaksanız kondom kullanmanız önerilmektedir.
Gonoreden korunmanın en kesin yolu olarak; şüpheli ilişkiden kaçınılması ve uzun dönemli, tek eşli cinsel ilişkilerin tercih edilmesi önerilmektedir. Erkeklerde ve kadınlarda kondom kullanımı, gonorenin bulaşma riskini düşürmektedir. Beklenmeyen yara, akıntı, idrar atımı esnasında yanma veya kaşıntı gibi genital semptomlar gözlendiğinde uzman bir hekime danışılması ve cinsel ilişkinin bırakılması önerilmektedir. Ayrıca gonore teşhisi konulmuş bir hasta; durumunu cinsel ilişkiye girdiği kişilerle paylaşmalı ve bu kişilere tedavi olmalarını önermelidir.Bel soğukluğundan korunmak tedavi olmaktan daha mantıklı bir yoldur ve enfeksiyonu tam olarak önlemenin tek yolu tek eşli yaşamdır. Eğer farklı bir partnerle birlikte olacaksanız kondom kullanmanız önerilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder